Kullanıcı Adı:

Beni Hatırla

Şifre:

Şifremi Unuttum

Ana Sayfa | Tasavvuf Akademisyenleri | Tasavvufî Yayınlar | Tasavvuf Dergisi | Konuk Defteri | Fotoğraflar | İletişim | Haberler

Özet

Edirne Müftüsü Mehmed Fevzi Efendi: Hayatı, Eserleri ve Tasavvuf Anlayışı

Fevzî Efendi, bulunduğu çağ itibariyle ilmî anlamda kendisini oldukça iyi yetiştirmiş örnek şahsiyetlerden biridir. Tavas’ta doğmuş, temel dinî bilgileri kendi beldesinde aldıktan sonra ilim tahsili için Manisa’ya gitmiştir. Eğitimini burada ikmal edip, icâzetini alarak Edirne’ye müderris olarak atanmıştır. Dinî ilimlerin üç önemli dili olan Arapça, Farsça ve Türkçe’yi gayet iyi, hatta şiir yazabilecek mahârette kullanabilen müellif, “tasavvuf”, “tefsir”, “kelam”, “fıkıh”, “ahlâk”, “siyâset” ve “edebiyat” sahasında yetmiş altı eser kaleme almıştır. Fevzî Efendi Osmanlı topraklarını gayet iyi tanıyan, farklı etnik yapılardaki insanların oluşturduğu coğrafyada çok çeşitli görevler yapan ve devlet idâresine de vâkıf, sûfî bir âlimdir.
Küçük denecek yaşta ifâ ettiği hac görevi esnasında Mekke’de Hâlidîliğin önemli ismi Abdullah el-Mekkî’ye intisâb etmiştir. O, her ne kadar aktif anlamda belli bir dergâhta mürîd yetiştirmeyle meşgul olmamış ise de, bu ilme hizmet etmenin gereğine inanmış, tasavvufla olan ilgisini pratikle sınırlı bırakmamış, bu ilmin teorisine de katkı sağlayacak bazı açılımlar getirmiştir.
O, toplumda yenileşmeye değil, ama yenileşme adı altında yapılan çürümeye ses çıkarmakta, gelenekçi bir yaklaşım tarzını tasvip etmektedir. Kendisi, söz ve eserlerinde sürekli devlete bağlılığını, meşrû otoriteye saygısını ve sadâkatini vurgulamaktadır.
Sûfî âlim Mehmed Fevzî Efendi, tasavvufun temel kavramları, hâl ve makamları arasında sayabileceğimiz tevhîd, ubûdiyyet, insan, nefs, haset, zikir, sabır, tevekkül, şükür, zühd, rıza, gaybet-huzur, sahv-sekr, fenâ-bekâ, cem’-fark, aşk-muhabbet, sûfî/mutasavvıf, mürîd/mürşid konularına temas etmiş, yine bu ilmin tartışmalı ve anlaşılması zor kavramları arasında bulunan velî, vesîle, keşf, kerâmet, râbıta, “nûr-ı Muhammedî”, “Ricâlü’l-gayb” ve “Şathiye”yi akla yatkın hâle getiren açıklamalar yapmıştır.
Kureyşîzâde Mehmed Fevzî Efendi’nin, tasavvufî görüşlerinin oluşumunda kendinden etkilendiği ve izini takip ettiği belli bir şahıs yoktur. Ne bu anlamda selefi ne de halefi olmuştur. Yani o, kendinden sonra temsil ettiği ekolü devam ettirecek bir halifeler silsilesi bırakmış değildir. Ancak Muhyiddîn İbnü’l-Arabî’ye derin hürmet duyduğu ve onun görüşlerine atıf yaptığı bir gerçektir.
Fevzî Efendi için zikre değer bir diğer özellik, onun en az âlimlik ve sûfîlik yönü kadar şâirlik vasfının bulunmasıdır. Edebiyatçılara göre her ne kadar kendisi yaşadığı dönemin birinci sınıf şâirleri arasında yer alamayacak olsa da, ikinci sınıf şâirlerinin başında gelmektedir. Eserlerinin üçte biri edebiyat ağırlıklı ve büyük bir kısmı da manzûm karakter taşımaktadır. Bununla bağlantılı olarak onda büyük bir Hz. Peygamber sevgisi bulunmaktadır. Gerek manzûm, gerekse mensûr eserlerinde Hz. Muhammed’i öven mevlid, naat, kasîde, mi‘râciye, ilahî vb. dinî özellik taşıyan metinler kaleme almıştır.
Fevzî Efendi’nin memuriyet hayatında nâipliğin diğer meslek dalları ve hizmet süresine göre ağırlıklı bir yer işgal ettiği anlaşılmaktadır. O, ömrünün sonlarına doğru bir Şeyhülislamlık beklentisi içinde bulunmuş ise de bu göreve getirilmemiştir. Ancak bu görevin bir altı sayılan ve bulunduğu zamanın ilmî anlamda en yüksek pâyelerinden biri olan Kazaskerlik rütbesine kadar yükselmiştir. Mehmed Fevzî Efendi’nin en fazla muzdarip olduğu konuların başında ise şahsına yapılan haset gelmektedir.
Doç. Dr. Ömer YILMAZ

Anahtar Kelimeler

Gelişmiş Arama

Hızlı Erişim

Sayaç

Dost Site

Kullanılabilir renk seçenekleri
AYDINLI WEB TASARIM --> İrtibat için: aaydinli@gmail.com

Site Yöneticisi: Halil İbrahim Şimşek

bilgi@tasavvufakademi.com