İlk Dönem Sûfîlerinde Tevhid Anlayışı
İslamî inanç sisteminin en temel akidesi, yaratılışın ana gayesi şüphesiz yaratıcının birliği anlamına gelen tevhiddir. Kelam mezhepleri bu meseleyi aklı esas alarak tartışmışlar, sûfîler ise tevhidin sadece akıl ile değil ilham ve keşif yoluyla da kavranabileceğini ileri sürerek rûhî tecrübeleriyle tevhide yeni bir boyut kazandırmışlardır. Bu durumda tevhid, akılla kavranan bir fikir olmaktan öte bir yaşamdır ve herkes imanına, yaşama haline göre tevhidin bir mertebesinde bulunur. Buna göre halk tevhidi üç mertebe üzere yaşar. Birinci mertebe avamın tevhidi, ikinci mertebe zâhirî ilmin hakîkâtine ermiş kimselerin tevhidi, üçüncü mertebe mârifet ehli havâssın tevhididir. İlk sûfîlerden başlayarak tarih boyunca tasavvufun nihâî hedefi; üçüncü mertebeye yani mutlak vahdete ulaşmaktır ki mürîdin bu aşamada geldiği son nokta dünyaya gelmeden önceki haline dönmesi, Allah’ı kevnden önceki haliyle anlamasıdır. Anahtar KelimelerTevhid, Sûfî, Keşif, Mutlak Vahdet, Rûhî Tecrübe, Mîsak.
|
|